Cinsel Yolla Bulaşan Siğiller, Cinsel İlişki İle Geçen Hastalıklar
Cinsel
yolla bulaşan siğiller her ne kadar konumuz ise de genital
siğiller cinsel yolla bulaşan hastalıklar kapsamında olduğu için
tüm bunlar hakkında genel bilgi edinmek gerekmektedir. Cinsel
ilişki ile geçen hastalıklar insanlık tarihi kadar eski olup
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en önemli halk sağlığı
sorunlarından birini oluşturmaktadır. Cinsel yolla bulaşan
hastalıklar, adından da anlaşılacağı üzere, başlıca bulaşma yolu
cinsel ilişki olan hastalıklardır. Bu şekilde bulaşma özelliği
olan 30’dan fazla mikroorganizma tanımlanmıştır.
Başlıca bulaşma yolunun koruyucu bariyer olmadan penisin ağıza,
vajinaya ya da anüse penetrasyonu ile gerçekleşen cinsel ilişki
olduğu bir grup bulaşıcı hastalığa cinsel yolla bulaşan
hastalıklar denmektedir. Bunun dışında anneden bebeğine bulaşma
ve kan ve kan ürünleriyle bulaşma da cinsel yolla bulaşan
hastalıkların bulaşma yolları arasındadır.Pek çok gelişmekte
olan ülkede cinsel yolla bulaşan hastalıklar yetişkinlerin
sağlık kurumlarına başvurma nedeni olan ilk beş hastalık
içerisinde yer almaktadır.
Bu hastalıklar hem toplumlar üzerine ciddi ekonomik yükler
getirmekte hem de çağımızın en önemli sağlık sorunlarından biri
olan AIDS hastalığına yol açan HIV virüsünün yayılımını
kolaylaştırabilmektedirler.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan bir kısmı belirtisizdir.
Kişi herhangi bir rahatsızlığı olmadığı için sağlık
kuruluşlarına başvurmaz ve böylece tanısı ve tedavisi
gerçekleşemez. Yakınma ve belirti olduğu durumlarda da kişiler
bazı önyargılar ve utanma ya da hizmete ulaşamama nedeniyle yine
sağlık kuruluşlarına başvurmayabilir ve yine tanısı ve tedavisi
gerçekleşmeyebilir. Sağlık kuruluşlarına başvuranlar ise her
zaman doğru tanı ve tedaviyi alamayabilirler. Ayrıca bu
hastalıkların tedavisi için standart koşullara uygun ve kabul
gören sağlık merkezlerinin sayısı da oldukça azdır. Böylece
toplumdaki cinsel yolla bulaşan hastalıkların aslında çok az bir
kısmı doğru tanı ve tedaviye ulaşabilir.
Ülkemizdeki cinsel yolla bulaşan hastalıklar gelişmiş
ülkelerdekinden çok daha fazladır. Ancak ülkemiz koşullarında prevelans ve insidans çalışmaları yapmak oldukça zor olduğundan
gerçek rakamlar bilinememektedir.
Cinsel yolla bulaşan siğiller ve hastalıklar, tüm dünyada, önemli sağlık
sorunlardan biridir. Yıllardır bireysel ve toplumsal problemlere
neden olmuş bu hastalıklara son yıllarda ölümcül AIDS’in de
dahil olması, önemini bir kat daha arttırmıştır. Bu
hastalıkların bir çoğunun gebelik veya doğum esnasında çocuğa da
bulaşabilmesi, gelecek nesli de risk altında bırakmaktadır.
Cinsel Yolla Bulaşan
Hastalıkların Görülme Sıklığı Nedir?
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların gerçek sıklığını tespit etmek
zordur. Mevcut bilgiler, hastane ve özel hekim kayıtlarından
elde edilebilmektedir. Hasta kayıt ve değerlendirme sisteminin
iyi işlediği ülkelerde, rakamlar gerçeği tahmin etmede yol
göstericidir. Ancak, bir çok ülkede hasta kayıt sistemleri
yetersizdir. Bu nedenle, cinsel yola bulaşan hastalıkların
sıklığını bildirilen rakamlar gerçeği yansıtmaktan uzaktır.
Gerçek sıklığın, bildirilenden çok daha fazla olduğunu
düşünmeliyiz.
Türkiye’de cinsel yolla bulaşan hastalıklardan, sadece AIDS ve
frenginin sıklığı hakkında bilgiler bulunmaktadır. Bildirilen
sayılar Dünya’dakine kıyasla oldukça düşüktür. Sağlık Bakanlığı
verilerine göre Türkiye’deki frengili hasta sayısı yaklaşık 3000 dir. AIDS virüsü taşıyıcısı sayısı 429, (bu taşıyıcılar belli
bir süre sonra hastalanacaklardır) ve AIDS’li hasta sayısı 242 dir (Sağlık Bakanlığı, 1997).
Cinsel yolla bulaşan hastalıkları geçişini hangi davranışlar etkiler?
- Yakın zamanda cinsel eş değiştirmek,
- Birden fazla cinsel eşe sahip olmak,
- Cinsel eşin birden çok cinsel eşinin olması,
- Seks işçileri, onların müşterileri ile cinsel ilişkide bulunmak,
- Cinsel yolla bulaşan hastalıklar belirtisi olanlarla cinsel ilişkiyi sürdürmek,
-
Cinsel yolla bulaşan hastalıkları
olanların cinsel eşlerini tedavi olmaları konusunda
bilgilendirmemesi.
Cinsel yolla bulaşan siğiller ve cinsel ilişki ile bulaşan hastalıkların geçişini hangi biyolojik faktörler etkilemektedir?
- Yaş: Genç kadınlar vaginal mukoza ve servikal doku özellikleri nedeniyle enfeksiyona daha duyarlıdır.Kadınların erken yaşta evlendirilmeleri de erken yaşta cinsel aktif olmaları nedeniyle enfeksiyon risklerini arttırmaktadır.
- Cins: Penetratif ilişkide daha geniş mukoza yüzeyi teması söz konusu olduğundan enfekte erkekten kadına CYBH geçme olasılığı enfekte kadından erkeğe bulaşma olasılığına göre daha fazladır.
-
Sünnet: Sünnetsiz erkekler sünnetli
erkeklere göre daha yüksek CYBH riski altındadır.
Hangi sosyal faktörler cinsel yolla bulaşan hastalıkların geçişini etkilemektedir?
- Güvenli cinsel ilişki konusunda yetersiz bilgi,
- Kondom (prezervatif) elde etme ya da satın almada güçlük,
- Kondomdan hoşlanmamak,
- Kültürel dinsel inançlar,
- Alışılmış, vazgeçilmesi güç cinsel ilişki davranışı,
- Yoksulluk.
Yapılan araştırmalar 19 yaş üzerinde erkeklerde cinsel yolla bulaşan hastalıklar sıklığının kadınlara göre daha fazla olduğunu göstermektedir. Bunun nedenleri arasında erkeklerin daha fazla cinsel aktif olması, kadınlara göre daha fazla eş değiştirmesi, erkeklerin büyük kısmının paralı seks satın almaları, kadınlarda bu hastalıkların çoğu zaman belirtisiz olması ve kadınların bazı sosyo-ekonomik nedenler yüzünden sağlık kuruluşlarına başvurmamaları sayılabilir.
Cinsel Yolla Bulaşan
Hastalıklarda Risk Grupları Nelerdir?
· Fahişeler ve bunların müşterileri, cinsel yolla bulaşan
hastalıkların birinci derecede tehdidi altındadırlar.
· Ailelerinden ve eşlerinden uzun süre ayrı kalan erkekler,
gemiciler, işçiler, göçmenler, uzun yol şoförleri ve serbest
cinsel yaşamı olan turistlerde bu hastalıklar daha fazla
görülmektedir.
· Homoseksüellerde hem korunmaya yönelik tedbirlerin azlığı, hem
de yaşam tarzları bu hastalıklara yakalanma risklerini
arttırmaktadır.
· Madde bağımlılarında korunmasız cinsel ilişki ve enjektörlerin
ortak kullanımı yaygın olduğundan, cinsel yolla bulaşan
hastalıklar da daha sık görülmektedir.
Cinsel
yolla bulaşan hastalıklara nasıl yaklaşılmadır?
WHO tarafından önerilen bu yaklaşım hastanın yakınmalarına ait
belirtiler ve muayene sırasında gözlenen bulgulardan yola
çıkarak etkene ulaşmayı içeren bir yaklaşımdır.Bu yaklaşım
aşağıdaki tablodaki gibi özetlenebilir:
SENDROM |
BELİRTİLER |
BULGULAR |
OLASI ETYOLOJİ |
Vaginal akıntı |
Vaginal akıntı |
Artmış vaginal akıntı |
Vaginit: |
Vaginal kaşıntı |
· Trikomoniyazis |
||
Dizüri |
· Kandidiyazis |
||
Ağrılı cinsel ilişki |
· Bakteriyel vajinozis |
||
|
Servisit: |
||
|
· Gonore |
||
|
· Klamidya |
||
Üretral akıntı |
Üretral akıntı |
Üretral akıntı |
· Gonore |
Dizüri |
· Klamidya |
||
Sık idrar yapma |
|
||
Genital ülser |
Genital yaralar |
Genital ülser |
· Sifiliz |
Büyümüş inguinal lenf nodülleri |
· Şankroid |
||
|
· Genital Herpes |
||
Kasık ağrısı(pelvik ağrı, alt karın ağrısı) |
Kasık ağrısı |
Vaginal akıntı |
· Gonore |
Ağrılı cinsel ilişki |
>38 ° C ateş |
· Klamidya |
|
|
Palpasyonla kasıklarda hassasiyet |
· Anaerob etkenler |
|
Skrotal şişme |
Skrotal ağrı ve şişme |
Skrotal şişlik |
· Gonore |
· Klamidya |
Cinsel
yolla bulaşan hastalıklarda
danışmanlık hizmeti nasıl verilmelidir?
Danışmanlık hizmetten yararlanmak üzere başvuranın, konu ile
ilgili özel eğitimi ve birikimi olan biri ile etkileşim
sürecidir. Bu süreçte kişinin sorunu, nedenleri, sorunla ilgili
neler yapılabileceği, hangi hizmetlerden nasıl
yararlanabileceği, sorunun tekrarından nasıl korunulacağı
konularında birlikte tartışılıp kişiye kendine en uygun seçeneği
bulma konusunda yardımcı olunmalıdır. Bu süreçte kişi sorunuyla
ilgili doğru bilgilere sahip olmanın yanında riskli davranış
kalıplarının farkına varıp bunlardan kaçınma yollarını
anlayabilmeli ve yaşam tarzına uygun çözümler bulup olumlu
davranış değişikliklerine adım atmalıdır. Başarılı bir hizmet:
- Kişi haklarını bilip saygı göstermeyi,
- Duyarlı ve özenli yaklaşımla güven duygusu yaratmayı,
- Başvuranın katılımının güçlendirilmesi konusunda becerikli olmayı,
- Üreme sağlığı, aile planlaması, cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda bilgi ve önerilerini başvuranın koşullarına uyarlayabilmeyi,
- Başvuran kişinin dinsel, geleneksel ve kültürel durumunu anlayıp önyargısız davranmayı,
- Gerekli bilgi ve önerileri yalın bir şekilde kişiyi yönlendirmeden sunabilmeyi,
- Soru sorulmasına ve iletişime uygun bir ortam yaratılmasını
- Kişiye yararlı olunamadığı takdirde vakit geçirmeden uygun kişilerden yardım isteyebilmeyi içermelidir.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar gibi bilgi sahibi olunduğunda ve gerekli davranış değişiklikleri konusunda güçlenildiğinde hastalıklardan uzak kalmanın mümkün olduğu durumlarda etkili ve nitelikli danışmanlık hizmeti çok önemlidir.
Cinsel Yolla Bulaşan
Hastalıkların Cinsellik Dışı Bulaşma Yolları Nelerdir?
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların birincil bulaşma yolu cinsel
ilişkidir. Ancak, cinsel ilişki dışında da bazı bulaşma yolları
söz konusu olabilmektedir.
· Kontrolsüz veya yeterli kontrolü yapılmamış kan ve kan
ürünlerinin nakli ile bulaşma olabilir. Bu durum özellikle AIDS
ve hepatit virüsleri açısından önemlidir.
· Anneden çocuğa gebelikte, doğum sırasında, emzirme döneminde
bulaşma olabilir.
· Hastanelerde, doktor ve diş hekimi muayenehanelerinde cerrahi
ve muayene malzemelerinin yeterince temizlenmemesi, mikroptan
arındırılmaması hastalıkların bulaşmasında rol oynayabilir.
Mikroplu tek bir alet, onlarca kişiye hastalık bulaştırabilir.
· Berberlerde ortak kullanılan usturalar, kan taşları ve diğer
malzemeler, hastalık bulaştırmada önemli yollardan biridir.
· Uyuşturucu madde kullananlar arasında, aynı enjektörün birden
fazla kişi tarafından kullanılması yaygın bir alışkanlıktır.
Ortak kullanılan bu uyuşturucu enjektörleri, hastalıkların
bulaşmasında önemli araçlardır.
· Umumi tuvaletler, banyolar ve benzeri yerlerdeki mikroplarla
kirlenmiş kapı kolları, musluk vanaları, klozet kenarları da bu
hastalıkların bulaşmasında az da olsa rol oynayabilmektedir
Cinsel
yolla bulaşan hastalıklarda
tedavi nasıl yapılır?
Etkeni bakteri olan belsoğukluğu, bakteriyel vaginoz, başlangıç
dönemindeki frengi ve etkeni mantar olan kandidoz antibiyotikler
ya da antifungallerle kolay tedavi edilir. İlaçlar ağız yolu
ile, şırınga edilerek veya deri ve mukozadaki lezyon üzerine
pomat şeklinde sürülerek kullanılır. Trikomoniyaz, uyuz ve kasık
biti bitlenmesi de kolay tedavi edilir. Hepatit B, genital
herpes, genital siğil ve HIV enfeksiyonu etkeni olan viruslar
üzerine kesin etkili ilaçlar bulunmadığından kolay tedavi
edilemezler. Genital herpes ve genital siğil tedavi edildiğinde
belirtileri iyileşir, ancak çok defa nüks ettikleri (tekrarladıkları)
görülür. Hepatit B de belirtilerin düzelmesi için bazı ilaçlar
kullanılır ve hastalık zamanla iyileşmeye bırakılır. HIV
enfeksiyonunun bugün için kesin tedavisi yoktur. Ancak HIV li
kişilerin daha uzun ve sağlıklı yaşamalarını sağlayacak bazı
ilaçlar kullanılmaktadır. Antibiyotik tedaviniz bittikten sonra, laboratuvar muayenelerini tekrar ettirilip etkenin varlığı
yeniden araştırılmalıdır. Tedaviden sonra yine de hastalık
belirtileri varsa, aynı zamanda birden fazla hastalığın
bulunduğu düşünülmeli ve tedavi buna göre şekillendirilmelidir.
Ayrıca tedavi sırasında mutlaka cinsel eşlerinde tedaviye
katılması sağlanmalıdır.
Tedavi edilmezse belsoğukluğu, klamidiyoz, üretrit ve servisit
kısırlığa, frengi çeşitli organlarda harabiyete sebep olur.
Tedavi edilmeyen cinsel yolla bulaşan hastalıklarda hastanın
yakınmaları devam eder. Bazen belirtiler kaybolur ancak hastalık
kendiliğinden iyileşmez. Kişi taşıyıcı durumundadır. Hastalığı
cinsel partnerlerine bulaştırmaya devam edebilir. Kişi tedavi
edilerek bu taşıyıcılık durumundan kurtarılır.
Belirtilerine göre cinsel yolla
bulaşan hastalıklar hangileridir? Cinsel yolla bulaşan siğiller
ne gibi belirti verirler?
1- İdrar yolu akıntısı ile seyreden hastalıklar(Üretritler)
· Bel soğukluğuna bağlı olanlar (Gonokoksik üretritler)
· Bel soğukluğu dışı mikroplara bağlı olanlar (Nongonokoksik
üretritler)
2- Vaginal akıntı ile seyreden hastalıklar
· Trikomoniyasis
· Kandidiyasis
· Bakteriyel vagina iltihapları
3- Cinsel bölgede yara ile seyreden hastalıklar
· Frengi (sifilis)
· Yumuşak şankr (ulcus molle)
· Genital uçuk (genital herpes)
· Granuloma inguinale
4- Cinsel yolla bulaşan siğiller ve genital bölgede siğillerle seyreden hastalıklar
· Genital siğil (HPV enfeksiyonlar), kondilom
5- Cinsel bölgede belirti vermeyip diğer sistemleri etkileyen
hastalıklar
· AIDS
· Hepatitler
6- Kadınlarda alt karın bölgesinin iltihabî hastalıklarıyla
seyreden hastalıklar
· Pelvisin iltihabî hastalıkları
7- Prostat ve epididim iltihabı ile seyreden hastalıklar
Başlıca cinsel yolla bulaşan hastalıklar hangileridir?
AIDS
Henüz tedavisi ve aşısı bulunmamış, cinsel yolla bulaşan ölümcül
bir hastalıktır. Hastalığın etkeni HIV adı verilen bir virüstür.
Virüs ortaya çıktığından beri dünyada 47 milyon insana bulaşmış,
2.2 milyon insanın ölümüne neden olmuştur. (WHO,1999).
Hastalığın seyri:
Hastalık virüsü bulaştığında hafif ateş, terleme ve bazen lenf
bezlerinde büyüme gibi belirtilerle seyreden, gribe benzeyen bir
tablo oluşur. Bu durum genellikle önemsenmez ve kendiliğinden
düzelir. Daha sonra virüs, uzun bir süre (yaklaşık 10 yıl)
belirti vermeksizin vücutta yaşamaya ve çoğalmaya devam eder.
Ancak, bu sürede virüs başkalarına bulaşabilir.
Vücutta bulunan virüs, akyuvarların bir tipi olan lenfositleri
etkileyerek, onları görev yapamaz hale getirir. Sonuçta vücut
bağışıklık sistemi bozulur, mikroplara ve zararlı etkenlere
karşı kendini savunamaz hale gelir. Normalde hastalık yapmayan
mikroplar hastalık oluşturulabilirler. Bunlara fırsatçı
enfeksiyonlar denir. Bu dönemde ateş, ishal, lenf bezlerinde
büyüme, vaginal kandidiasis, akciğer, barsak ve idrar yolu
enfeksiyonları gibi belirti ve hastalıklar ortaya çıkar. Daha
sonra daha ciddi enfeksiyonlar, bazı tümörler gelişir.
Hastalıklar ile mücadelesiz kalan hastalık tablosuna AIDS
(kazanılmış bağışıklık yetersizliği sendromu) adı verilir. Bu
aşamada hasta kaybedilir.
Bulaşma yolları-korunma:
Virüs kan, meni, vaginal salgı, tükürük ve gözyaşı gibi vücut
sıvılarında bulunur. Bulaşma olması için kanın veya virüslü
vücut sıvılarının bir başkasının kanı veya kanına ulaşan vücut
sıvılarıyla temas etmesi gerekir. AIDS’li ile aynı evde
bulunmakla, dokunmakla hastalık bulaşmaz.
AIDS ilk olarak homoseksüellerde ortaya çıkmış ve ilk dönemde
hastaların büyük çoğunluğunda bulaşma yolunun homoseksüel ilişki
olduğu düşünülmüştür. Bunun neticesinde AIDS’in homoseksüellere
özgü bir hastalık olduğu, homoseksüel olmayanların AIDS’den yana
problemleri olmayacağı zannedilmiştir. Halen de böyle düşünenler
mevcuttur. Ancak günümüzde AIDS, homoseksüeller kadar,
heteroseksüeller ve kadınlar için de büyük risk oluşturmaktadır.
· Her tür cinsel ilişki (homoseksüel, heteroseksüel ilişki, oral
seks),
· Ortak kullanılan enjektörler,
· Virüslü kan ve kan ürünlerinin nakli,
· Virüsle kirlenmiş ameliyat, muayene malzemeleri ve diş hekimi
aletleri,
· Gebelik ve emzirme döneminde anneden bebeğe geçiş ile bulaşma
olabilir.
AIDS in belirtileri ortaya çıktığında artık çok geç kalınmıştır.
Bu kişinin son 10 yıl içerisinde cinsel ilişkide bulunduğu
herkese virüsün bulaşmış olma ihtimali vardır. Keza, AIDS’li
hastanın cinsel eşlerinin ilişkide bulunduğu diğer eşleri de
risk altındadır. Önemli olan virüsle enfekte olmuş kişinin
erkenden tespit etmek ve başkalarına bulaşmayı önlemektir. Bu
nedenle tüm risk gruplarındaki insanların HIV virüsü yönünden
tetkik edilmeleri şarttır.
Teşhis:
AIDS’e neden olan virüsü direkt gösteren bir test yoktur. Ancak
virüse karşı oluşan, vücut savunma maddelerinin (antikor) kanda
tespit edilmesi ile virüsün bulaşmış olduğu tespit edilebilir.
Virüse karşı antikor en erken 2 ay sonra ortaya çıkabilmekte, bu
süre 6 aya kadar uzayabilmektedir. Bu durum ise önemli bir risk
oluşturur. Kanında virüs olmasına, bunun bulaşabilmesine rağmen
testler, bulaşmadan sonra yaklaşık 6 ay normal çıkabilir. Bir
kişide AIDS virüsü olmadığını söyleyebilmek için son 6 ay
kimseyle cinsel ilişkisi olmaması ve testlerin normal çıkması
halinde mümkündür. Ancak, son yıllarda geliştirilen yeni
testlerle AIDS virüsünün bulaşıp bulaşmadığı daha erkenden
belirlenebilmektedir.
Tedavi:
Günümüzde henüz AIDS hastalığının tedavisi mümkün değildir. Keza
hastalık virüsüne karşı aşı da geliştirilememiştir. Bu konularda
yoğun çalışmalar devam etmekte, bazı ilaçlar denenmektedir.
HEPATİT B Virüsü ( B TİPİ
SARILIK)
Etken olan Hepatit B virusu karaciğer iltihabına( hepatit) neden
olur. Kuluçka süresi 2-6 ay arasında değişir. Belirtileri
yorgunluk, halsizlik, bulantı, karın ağrısı, bazen eklemlerde
ağrı ve ateştir. Daha sonra sarılık belirir; gözlerin beyaz
kısmı, bazen deri sararır. İdrarın rengi koyulaşır, dışkının
rengi çok açılır. Belirtiler haftalarca bazen aylarca kalır.
Hepatit B vakalarının % 90' ında virus vücuttan tamamen yok olur
ve belirtiler kaybolur; % 5-10 vakada virus vücutta kalır,
antikorlar meydana gelmez ve kişi taşıyıcı olur. Taşıyıcıda
belirti yoktur ve sağlıklı görülür. % 1 hepatit B vakası iyileşmez
ve ölümle sonuçlanır. Virus infekte kişinin kanında, sperminde
vagina sıvısında, ve tükürüğünde bulunur. Özellikle kanla ve
cinsel ilişki ile bulaşır. Son yayınlarda oral bulaşmadan da söz
edilmektedir. Kan nakli için alınan kanlar test edilmekte ve kan
yoluyla bulaşan hastalıklar konusunda taranıp öyle
transfüzyonuna izin verilmektedir. Kişide hepatit B varsa kanı
başkasına verilmez. Kanla bulaşmadan korunmak için viruslu kanla
temas etmemelidir. Şırınga ve iğne, diş fırçası ve traş makinası
bulaşmaya neden olabilir. Akut HBV enfeksiyonu tedavisinde
etkene yönelik tedavi yoktur. Genellikle genel durumu düzeltmeye
yarayan destekleyici önlemler kullanılır. Kronik enfeksiyonlarda
ise viral replikasyon değerlendirilerek gerekirse interferon
uygulanabilir. Vakaların % 40' ında bu tedavi başarılı
olabilmektedir. Bunun yanı sıra antiviral ilaçlar örneğin AIDS
tedavisinde de kullanılan Lamivudine in HBV tedavisinde de
etkili olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Nadir olarak
taşıyıcıda kronik karaciğer iltihabı ve daha sonra kanser oluşur.
Hepatit B den korunmanın en önemli yolu aktif bağışıklamadır.
BEL SOĞUKLUĞU (GONORE)
Erkeklerde penis içindeki idrar yolunda, kadınlarda da rahim
girişinde akut, her iki cinste ise iç cinsel organlarda kronik
iltihaplara sebep olan bir hastalıktır. Hastalığın etkeni olan
bakteri, boğazda, kalın bağırsağın son kısmında, eklemlerde ve
yeni doğanda gözde yerleşerek iltihaplanmalara neden
olabilmektedir.
Hastalığın seyri:
Erkeklerde mikrop bulaştıktan yaklaşık 2-14 gün sonra, idrar
yolu içinde ağrı ve yanma başlar. Daha sonra idrar yolunda
sarı-yeşil renkte, boza kıvamında ve damlama şeklinde bir akıntı
meydana gelir. Akıntı iç çamaşırda sarı-yeşil renkte lekeler
oluşturur. Akıntının bu özellikleri bel soğukluğu için
karakteristiktir. Bu dönemde idrar yaparken de ağrı ve yanma söz
konusudur. Kadınlarda bulaşmadan 7-21 gün sonra idrar yanması,
vaginada sarımsı bir akıntı, rahim ağzında kızarıklık ve
sarı-yeşil renkte akıntı meydana gelir. Ancak, kadınlardaki
belirtiler erkeklere göre daha hafiftir.
Bel soğukluğu tedavi edilmediğinde veya yetersiz tedavi
edildiğinde iç cinsel organlara yayılır. Erkeklerde prostat,
meni kanalları ve epididimde, kadınlarda ise tüplerde
iltihaplanma oluşabilir.
Bel soğukluğu mikrobu bulunan erkeklerin % 10’unda, kadınların
% 90’ında belirtisiz iltihaplanmalar oluşur. Bu kişiler,
hastalıkları olduğunu bilmediklerinden, mikrobu bulaştırmada çok
önemli rol oynarlar.
Bulaşma yolları-korunma:
Diğerlerinde olduğu gibi, birincil bulaşma yolu cinsel
ilişkidir. Doğum sırasında anneden bebeğe bulaşma olabilir. Bu
durunda bebekte göz enfeksiyonu ortaya çıkabilir. Bel soğukluğu
mikrobu genel tuvaletler ve hamamlarda kapı kolları, musluk
vanaları, klozet kenarlarından bulaşabilir. Ancak mikrop vücut
dışında, kuru ortamlara çok dayanıksız olduğundan bu ihtimal çok
düşüktür.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmada geçerli genel
prensipler bel soğukluğu için de geçerlidir. Tek eşlilik en
büyük koruyucudur. Hastalık halinde eşlerin birlikte tedavisi
şarttır. Aksi halde mikrop eşler arasında tekrar bulaşmalara
neden olabilir. Tamamen iyileşme olmadan cinsel ilişkide
bulunulmamalıdır.
Teşhis:
Hastalığın başlangıcında şüpheli cinsel ilişki olması ve
akıntının karakteristik özellikleri bel soğukluğunu düşündürür.
Akıntının mikroskop altında incelenmesi, mikrobiyolojik
tetkikleri ve kültürü ile kesin teşhis konulur.
Tedavi:
Bel soğukluğu antibiyotiklerle tedavi edilebilmektedir. Evlilik
dışı cinsel ilişki alışkanlığı olanlar arasında bu hastalık iyi
bilinmektedir. Bu nedenle gelişigüzel ilaç kullanma alışkanlığı
sıktır. Yetersiz ve uygun olmayan tedavi hastalığın
kronikleşmesine yol açabileceğinden teşhis ve tedavi mutlaka
hekim kontrolünde olmalıdır. Ayrıca, iyileşmenin tam olup
olmadığını ancak hekim, tahliller yaparak belirleyebilir.
FRENGİ (SİFİLİZ)
Frengi, Avrupa’da 15. yüzyıldan sonra ortaya çıkmış, dünyada
yaygınlaşmış ve ölümlere sebep olmuş tehlikeli bir hastalıktır.
Amerika’nın keşfi ile hastalığın tespitinin aynı zamana
rastlaması, o zamanlar hastalığın Amerika’dan geldiği yönünde
tartışmalara yol açmıştı. Bir zamanların korkunç hastalığı büyük
ölçüde yok edilmişse de, günümüzde frengi vakaları halen
mevcuttur ve hastalık önemini korumaktadır.
Türkiye’de Sağlık Bakanlığı kayıtlarında 1997 yılı itibariyle
frengili hasta sayısı 3023’tür. Dünya Sağlık Örgütü verilerinde,
hastalığın bir yılda 12 milyon kişide görüldüğü bildirilmektedir.
(WHO,1996).
Hastalığın seyri:
Frengi, deri ve iç organları tutarak çeşitli klinik tablolara
yol açar. Hastalık üç evre halinde seyreder. Her evrenin
belirtileri ve oluşan hasarlar farklıdır.
· Cinsel ilişki sırasında mikrop, ciltten vücuda girer. Bu giriş
yerinde bir müddet sonra bir yara ortaya çıkar. Mikrobun
bulaşmasından yaranın çıkış zamanına kadar yaklaşık 9 ila 90 gün
arasında bir süre geçmektedir. Bu yara önce sivilce gibi
belirir, sonra üzerindeki deri dökülerek açık ülser şeklini
alır. Bu ülser tipi yaranın kenarları serttir. Yaranın
kenarlarının sertliği frengiye özgüdür ve bu nedenle frengi
yarası için “sert ülser” tabiri kullanılır. Frengi yarasının en
sık görüldüğü yerler erkeklerde penis, kadınlarda ise büyük ve
küçük dudaklardır. Yaranın daha az sıklıkta görüldüğü yerler,
penis çevresi, torbalar, dudak, ağız ve dildir. Frengi yarasının
ortaya çıktığı döneme birinci devre denilir. Yara yaklaşık
1,5-2,5 ay sonra kendiliğinden iyileşir. Hastalık, 2 ila 6 ay
arasında değişen süre sessiz kalır.
· Sessiz devreden sonra kaşıntısız cilt lezyonları ortaya çıkar.
Cilt lezyonlarının olduğu döneme ikinci devre frengi adı
verilir. Bu devrede de cilt lezyonları kendiliğinden iz
bırakmadan kaybolur ve hastalık tekrar sessiz bir döneme girer.
Bundan sonra hastalık ya hayat boyu sessiz kalır ve hiç bir
belirti oluşturmaz ya da üçüncü devreye girer.
· İkinci devreden yıllar sonra frengi, çeşitli iç organlarda
hasar oluşturmuş halde ve oluşan hasarların belirtileriyle
tekrar ortaya çıkar. Hastalığın tekrar ortaya çıkışı ile üçüncü
devre başlar. İkinci evreden üçüncü evreye geçiş yıllar
sonradır. Ancak hastalığın ne zaman ortaya çıkacağı bilinmez. Bu
devrede en fazla sinir sisteminde hasar vardır. Sinir sistemi
yanında eklemler, karaciğer, kalp ve damarlar gibi bir çok
organda yapı ve işleyiş bozuklukları meydana gelir. Bu nedenle
üçüncü devre, frengi hastalığının ölümcül bir safhasıdır.
Bulaşma yolları-korunma:
Birincil bulaşma yolu cinsel ilişkidir. Birinci devredeki yara
ve ikinci devredeki cilt lezyonları mikrop ihtiva etmesine
rağmen üçüncü devre lezyonları mikropsuzdur. Bu nedenle birinci
ve ikinci devre lezyonları olan frengili biriyle cinsel ilişki
sonucunda hastalık bulaşır. Bunun dışında, gebelikte ve doğumda
anneden bebeğe ya da mikroplu kan ve kan ürünlerinin nakli ile
bulaşma olabilmektedir.
Frengiden korunmak tek eşlilikle mümkündür. Penis lezyonlarında
prezervatifler bulaşmayı önleyebilir. Ancak kadındaki frenginin
erkeğe bulaşmasını önleyemez. Keza prezervatifler ikinci devre
lezyonlarından bulaşmayı önleyemez.
Teşhis:
Yaralardan alınan numune, mikroskop altında incelenerek mikrop
aranır. Mikrobun görülmesi sonucunda teşhis konulur. Buna
ilaveten mikroba karşı vücutta oluşan reaksiyon ve savunma
maddelerini ölçen kan testleri teşhiste kullanılmaktadır.
Tedavi:
Frenginin tedavisi penisilinlerle yapılmaktadır. Birinci ve
ikinci devre frengide penisilin tamamen iyileşmeyi
sağlayabilmektedir. Ancak, üçüncü devredeki frengide
penisilinler işe yaramamaktadır.
BAKTERİYEL VAGİNOZ
Vaginada, normalde bulunan laktobasillerin asit üretimi ile,
ortam asit reaksiyondadır ve birçok bakteri vaginada üreyemez.
Antibiyotik kullanımı gibi sebepler laktobasilleri etkileyerek
reaksiyonunu azaltır ve bu ortamda çeşitli bakteriler, özellikle
anaerop bakteriler ve mantarlar üreyebilir. Bakteriyel vaginoz
etkeni olan Gardnarella vaginalis şartlar uygun olduğunda
vaginada üreyip iltihap yaparak bakteriyel vaginoz oluşturur. Bu
hastalıkta vaginadan kötü kokulu akıntı gelir, vaginada kaşıntı
olabilir. Erkek infekte olsa da beliti görülmez. Belirti
görüldüğünde tedaviye başlanır ve kolay tedavi edilir. Tedavide
genelde metranidazol kullanılır.
KLAMİDİYOZ (KLAMİDYA ENFEKSİYONU)
Çok yaygın görülen bu hastalığın etkeni chlamydia trachomatis
adlı mikroorganizmadır, hastalığın kuluçka süresi 1-2 haftadır.
Kadında servisit ve üretrite neden olur. Erkekte peniste akıntı
olur, çoğunlukla sabahları bir damla şeffaf akıntı, dizüri
görülür. Kadında vagina mükopürülan akıntı, dizüri, vulva ve
perinede hafif kaşıntı ve karın ağrısı olur. Klamidyozda bazen
hiç bir belirti görülmeyebilir, fakat kişi bulaştırıcıdır. Bel
soğukluğu ile birlikte bulunabilir. Doğum sırasında anneden
bebeğine bulaşabilir. Klamidyoz kolay tedavi edilebilir. Tedavi
edilmezse; kadında salpenjite, ektopik gebeliklere ve
infertiliteye neden olabilir. Erkekte de infertiliteye yol
açabilmektedir. Tedavide doksisilin, tetrasiklin, azitromisin ya
da ofloksasin seçeneklerinden biri kullanılmalıdır.
KANDİDA VAJİNİTİ
Etkeni kandida cinsi mantarlar, özellikle Candida albicans tır.
Hastalık hafif seyirlidir. Cinsel ilişki olmadan da insana
bulaşabilir. Fazla yorgunluk, stres, OKS kullanımı diyabet,
gebelik, fazla ve uzun süreli antibiyotik kullanımı enfeksiyonu
kolaylaştırır. Kuluçka dönemi 2-5 gündür. Kadınların çoğunda
özellikle gebelikte hiç bir belirti yoktur. Kadınlarda disparoni, dizüri, vaginadan peynirimsi beyaz akıntı, vulvada yanma ve
kaşıntı, vajen ve vulvada ödem ve hiperemi görülebilir. Erkekte
çoğunlukla belirti görülmez, penisin ucunda kızarma ve kaşıntı
olabilir. Tedavi kolaydır, antimikotik maddeler kullanılır.
Belirtiler olduğunda tedaviye başlanmalıdır.
ÜRETRİT VE SERVİSİT
En sık görülen nedenleri Neisseria gonorrhoeae ve Chlamidia
trachomatis' dir. Servisiti olan kadınlarda anormal vaginal
akıntı olabilirse de çoğu zaman semptom yoktur. Çoğu zaman
farklı nedenlerle yapılan jinekolojik muayenelerde saptanır.
Başlıca iki tip semptomatik servisit vardır:
Enfeksiyöz: Servikal kanal epitelinde enfeksiyon
vardır. Epitel serviksin dış ağzından vajene doğru dışa
dönmüştür. Eğer tedavi edilmezse uterus ve adneksleri tutarak
PID ye neden olur. İki ana nedeni gonore ve klamidyadır.
Ektopik: Normal kanal epiteli vajene doğru kanal
dışına dönmüşütr. 16 yaşından küçüklerde ve oral kontraseptif
kullananlarda daha sık görülür. 35 yaş üzeri kadınlarda
çoğunlukla neden mekanik, kimyasal travmalar veya HPV gibi viral
enfeksiyonlardır.Tedavi etkene yönelik yapılmalıdır. Tedavi
edilmezse infertiliteye (kısırlığa) neden olabilir.
GENİTAL HERPES
Genital herpes (genital uçuk), erkek ve kadın cinsel organlarda
ortaya çıkan ve uçuk denilen yaralarla karakterize, tekrarlayıcı
bir hastalıktır. Hastalığın etkeni bir virüstür. Bu virüs dudak
çevresinde uçuğa neden olan virüsün farklı bir formudur.
Hastalığın seyri:
Virüs cinsel ilişki sırasında, derideki çatlaklardan bulaşır.
Bulaşmadan sonra küçük ve ağrılı sivilce topluluğu ortaya çıkar.
Daha sonra, sivilceler birbiriyle birleşir, yaklaşık 0.5 cm
çaplı bir yara meydana gelir. Görüntü dudaktaki uçuk gibidir.
Daha sonra yara kendiliğinden iyileşir. Ancak virüs, vücuda bir
kez girdikten sonra vücutta sessizce kalır, hayat boyunca zaman
zaman tekrarlayan uçuk ataklarına sebep olur. Tekrarlanmalar
sebepsiz olabildiği gibi, vücut direncinin düşük olduğu
dönemlerde, stresten sonra ve bazen adet dönemlerinde görülür.
Gebelikte çocuğa bulaşabilen virüs, erken doğuma ve çocukta
anormalliklere de sebep olabilmektedir.
Bulaşma yolları-korunma:
Uçuk yarasının olduğu dönemde ve yara iyileştikten 4-5 gün
sonraya kadar bulaşıcılık devam eder. Bu dönemde cinsel
ilişkiden kaçınılması veya prezervatif kullanılması gerekir.
Frengide olduğu gibi peniste uçuk olduğunda, prezervatif kadını
koruyucudur. Fakat kadında uçuk olduğunda prezervatif, penisi
korusa da cinsel bölgenin diğer kısımlarını korumaz. Buralara
bulaşma olabilir.
Genital uçuk enfeksiyonları cinsel eş sayısının artmasına
paralel olarak artmaktadır. Cinsel bölgedeki yaraların en büyük
sebebi olan genital uçuğu önlemenin en etkili yolu tek
eşliliktir.
Teşhis:
Genital uçukta, yaranın çıkış yeri, görünümü ve özellikleri
değerlendirilerek teşhis konabilir. Şüpheli durumlarda
mikrobiyolojik incelemeler ve kan testleri yapılmaktadır.
Tedavi:
Tüm virüs enfeksiyonlarında olduğu gibi, genital herpesin de
tedavisi yoktur. Tekrarlamalar sırasında virüslere karşı
geliştirilmiş bazı ilaçlar kullanılmaktadır. Ancak bunlar
tekrarlamaları ve şikayetleri azaltmak yönünden kısmi fayda
sağlamaktadırlar.
GENİTAL SİĞİL (KONDİLOMA
AKÜMİNATUM)
Genital siğiller cinsel yolla bulaşan siğiller olup virüsler tarafından oluşturulmaktadır. Siğil,
büyüklüğü toplu iğne başından bir kaç cm’ye kadar değişebilen ve
karnıbahar tarzındaki doku büyümesidir.
Hastalığın seyri:
Virüsün bulaşmasından yaklaşık 2-3 ay sonra küçük siğiller
ortaya çıkar. Daha sonra bu lezyonlar olduğu yerde büyürler.
Ayrıca, virüs elle kaşıma yolu ile başka alanlara da bulaşarak
oralarda da benzer lezyonlar oluşturur.
Siğiller erkekte, en çok penis, torbalar ve idrar yolunda,
kadında ise küçük ve büyük dudaklar, vagina, klitoris, rahim
ağzı ve idrar yolunda görülmektedir.
Hastalığın rahim ağzı (serviks) kanserine neden olabileceği
düşünülmektedir. Bu nedenle genital siğili olan kadınların
düzenli doktor kontrolünde olması gerekmektedir.
Bulaşma yolları-korunma:
Genital siğilin birincil bulaşma yolu cinsel ilişkidir ve cinsel
yolla bulaşan siğiller olarak da adlandırılırlar. Virüsün
bulaşıcılığı yüksektir. Genital siğili olan birinin, eşine bu
hastalığı bulaştırma ihtimali % 65’tir. Cinsel ilişki dışında
ortak kullanılan tuvalet malzemeleri de teorik olarak bulaşmaya neden
olabilir.
Korunmak için, yukarıda belirtilen, cinsel yolla bulaşan
hastalıklardan korunmanın prensipleri geçerlidir.
Prezervatifler, penis lezyonunun kadına bulaşmasını önlese de
kadındaki lezyonun penis dışındaki cinsel bölgeye bulaşmasını
önleyemez.
Teşhis:
Teşhis siğilin görünüm özelliklerine göre konulabilmektedir.
Şüpheli durumda biyopsi yapılabilir.
Tedavi:
Tedavi için, siğiller cerrahi müdahale ile tamamen kesilip
çıkartılmalı veya lazer ile yakılmalıdır. Siğili yok eden bazı
pomatlar da kullanılmaktadır. Tedaviden sonra nüks etme ihtimali
mevcuttur.
MOLLUSKUM KONTAGIOZUM
Etkeni poxvirus grubundan Molluscum contagiosum dur. Cinsel
ilişki dışında vücut teması veya ortak kullanılan havlu ya da
eşyayla da bulaşabilir. Kuluçka süresi 1 hafta ile 6 ay arasında
değişir. 2-4 mm çapında, bazen daha büyük, kül renginde inci
gibi siğile benzer nodüller oluşur, tek tek ya da gruplar
halinde görülür. Nodüller genital bölgede, kollarda, bacaklarda,
ve saçlı deride bulunabilir. Kaşınma ve ağrı olabilir.
Çoğunlukla kendiliğinden iyileşme görülür. Tedavide her lezyon
sıkılıp içindeki peynirimsi madde çıkarılır ve içine fenol
uygulanır.
TRİKOMONİYAZİS
Etkeni protozoon cinsinden Trichomonas vaginalisdir. Kadınlarda vajen ve serviksde erkekde üretra ve prostatda enfeksiyona neden
Oldukça yaygın, hafif seyirli, kuluçka süresi 4-20 gün olan bir
cinsel yolla bulaşan hastalıklardır. Vücutta uzun süre bulunduğu
halde belirti vermeyebilir. Erkekte belirti çok seyrek görülür.
Bazen sabahları penisin ucunda hafif bir akıntı olur, idrar
yaparken hafif yanma olabilir. Kadında da semptom olmayabilir ya
da vaginal akıntı, vajen ve vulvada kaşıntı şikayeti olabilir.
Akıntı köpüklü, sarı yeşil renkte ve çok kötü kokulu olabilir,
bazen ağrı vardır. Tedavide metronidazol kullanılır. Eşlerin
tedavisi de önemlidir.
UYUZ
Uyuz hastalığını oluşturan parazit kene türü Sarcoptes scabiei
dir. Dişi parazit deride incecik tüneller açarak yumurtalarını
bırakır. 3-4 gün sonra yumurtalar açılır ve 18 günde parazit
erişkin şekle geçer. Uyuz fazla kaşıntı yaparak rahatsızlık
verir. Tipik olan parmak aralarındaki kaşıntılardır. Uyuz kişi
ile yakın temasta parazitin geçişi sonucu bulaşır. Böcekler
vücuda geldikten 3 hafta sonra vücutta çoğunlukla akşam ve gece
kaşıntı başlar, kaşıntı yatakta çok artar, özellikle bilekte ve
parmaklar arasında, kırmızı-mor nokta şeklinde tünellerin
ağızları görülür. Genital bölgede de küçük morumsu noktalar
görülebilir. Fazla kaşıntı derinin yaralanmasına sebep olur.
Uyuz tedavi ile kolayca iyileşir. İlaçla ölen uyuz parazitleri
deride allerjik reaksiyon yapabilir ve kaşıntıya sebep olurlar.
Birlikte yaşayan kişilerin beraber tedavi olmaları gerekir.
KASIK BİTİ
Kuvvetli bacakları ile kıla tutunan kasık biti özellikle pubisteki, kasıktaki ve genital bölgedeki kıllara yerleşir.
Vücudun ön kol, göğüs gibi diğer kısımlarına da yerleşebilir.
Deriden kan emer ve kaşıntı yapar. Deride kırmızı morumsu
lekeler görülür. Tedavisi kolaydır, bit öldüren ilaçlar deriye
sürülür. Bir hafta sonra tekrar ilaç sürerek yumurtadan çıkan
yavrular da öldürülür. Tedaviye başlandığında çamaşırlar, yatak
takımları ilaçlanıp yıkanmalı, kasık biti ve yumurtalarından
arındırılmalıdır.
İLTİHABİ PELVİS
HASTALIĞI (PELVİK ENFEKSİYON)
Kadınlarda bazı cinsel yolla bulaşan hastalıklar yeterli tedavi
edilmediğinde, hastalık üst cinsel organlara (rahim, tüpler,
yumurtalık bölgeleri) yayılır. Bunun sonucunda “iltihabî pelvis
hastalık” denen bir klinik tabloya sebep olurlar. Cinsel yolla
bulaşan hastalıkların yetersiz tedavilerinde bu ihtimal % 10-40
oranında değişmektedir.
İltihabî pelvis hastalığına yol açan en sık etkenler, bel
soğukluğu mikrobu, klamidia ve mycoplazma denen bazı özel
mikroplardır. Bu mikropların kadınlarda oluşturduğu iltihapların
hafif şikayetler oluşturması, tedavisinin ihmal edilmesine ve
hastalığın kronikleşmesinde rol oynar. Hastalık oldukça sıktır.
Amerika istatistiklerinde her yıl 1 milyon kadının bu hastalığa
yakalandığı bildirilmektedir.
İltihabî pelvis hastalığı oluştuktan sonra, bazen belirtisiz
seyreder bazen de şiddetli enfeksiyon tablosu ile ölümcül
olabilir. Hastalığın akut alevlenmelerinde en sık belirtiler
karın alt bölgesinde ağrı, ateş, vaginadan veya rahim ağzından
akıntıdır. Bazen acil müdahaleyi gerektiren akut apandisit, pelvis absesi, dış gebelik gibi hastalıklarla karışır ve
onlardan ayırt edilmede güçlük çıkarır. Kronikleşmiş hastalık,
karın alt kısımlarında ağrıya, kısırlığa, cinsel ilişki
sırasında ağrıya ve dış gebeliğe neden olabilmektedir.
Tedavide antibiyotikler kullanılmaktadır. Ancak kronikleşme
durumunda tedavi kolay değildir. Bu nedenle erken tedavi
yapılmalı ve cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunulmalıdır.
Genital siğil tedavi edimezse, cinsel yolla bulaşan siğiller tüm cinsel ilişki ile geçen hastalıklarda olduğu gibi kalıcı bazı sorunlara neden olabilmektedir. Bu sebeple erken teşhis ve tadavi son derece önemlidir